Gökyüzünün en neşeli bulutlarından biri olan Nino, minik ve pofuduk bir buluttu. Diğer bulutlar gibi beyaz değildi. Nino’nun üstünde sanki gökkuşağı gizliydi. Üstü mavi, altı sarı, kenarları pembe, ucu mordu. Herkes onun bu rengârenk haline hayrandı ama Nino, diğer bulutlar gibi beyaz olmayı çok istiyordu.
Bir sabah, Güneş ona gülümsedi: “Günaydın Nino! Bugün yine çok renkli görünüyorsun,” dedi.
Nino ise biraz buruk cevap verdi:
“Günaydın Güneş. Ama ben de diğer bulutlar gibi sade ve beyaz olmak istiyorum.”
Güneş kahkahasını saklamadı.
“Ama sen böyle çok güzelsin. Renklerinle dünyayı neşelendiriyorsun!”
Nino, Güneş’in bu sözlerinden mutlu oldu ama aklında hâlâ bir soru vardı:
“Gerçekten diğer bulutlar gibi olmasam da iyi bir bulut olabilir miyim?”
Bunu öğrenmek için yola çıkmaya karar verdi. Rüzgârın sırtına atladı ve başladı gökyüzünde süzülmeye.
İlk durağı bir köydü. Köydeki çocuklar dışarıda oynuyordu. Birden gökyüzüne baktılar ve Nino’yu gördüler.
“Bakın! Renkli bir bulut!” diye bağırdı çocuklardan biri.
Diğerleri sevinçle ellerini salladılar, “Merhaba bulut! Adın ne?”
Nino biraz utangaç ama neşeyle cevap verdi:
“Benim adım Nino!”
Çocuklar onun gelişine o kadar sevindiler ki gökyüzüne elleriyle kalpler çizdiler. Nino içini sıcaklık kapladığını hissetti. Belki de farklı olmak o kadar da kötü değildi…
Sonra yoluna devam etti. Bu sefer büyük bir şehre vardı. Şehirdeki insanlar yorgun ve dalgındı. Kimse gökyüzüne bakmıyordu. Nino çok üzüldü ama vazgeçmedi. Gökyüzünde rengârenk danslar yapmaya başladı. Döndü, kıvrıldı, parladı…
Derken bir çocuk annesinin elini çekerek göğe baktı: “Anne, bak! Renkli bir bulut var!”
Annesi de başını kaldırıp Nino’yu görünce gülümsedi. Birden herkes göğe bakmaya başladı. Nino’nun renkleri şehrin gri havasına canlılık katmıştı. İnsanlar gülümsüyor, çocuklar şarkı söylüyordu.
Nino’nun içi yine ısındı.
“Belki de benim görevim diğerlerinden farklı olmaktır,” dedi kendi kendine.
Yolculuğu devam ederken büyük bir dağın tepesine geldi. Dağda küçük bir çoban çocuk vardı. Koyunlarını güdüyordu ama biraz üzgündü. Göğe baktığında Nino’yu gördü. Gülümsedi.
“Merhaba renkli bulut, adın ne?” diye sordu.
“Ben Nino’yum!” dedi bulut sevinçle.
Çocuk, “Benim hiç oyuncağım yok ama şimdi gökyüzünde bir oyun arkadaşım var,” dedi.
Nino, çocuğun yanına alçaldı, ona minik bir gökkuşağı çizdi. Çocuk sevinçle koşmaya başladı. Yalnızlık gitmiş, yerine neşe gelmişti.
Nino anladı ki; renkleriyle insanların kalplerine dokunuyordu.
Eve döndüğünde diğer bulutlar onu karşıladı.
“Nino, bugün neredeydin?” diye sordular.
“Dünyayı dolaştım ve öğrendim ki… farklı olmak güzeldir. Benim rengim, insanların gülümsemesi demekmiş!”
Güneş gülümsedi, gökkuşağı alkışladı, rüzgâr dans etti. O günden sonra Nino kendisi olmayı sevdi. Renklerini asla saklamadı. Çünkü farklı olmak, bazen en güzel şeydi.

