Bal Kabaklarının Dansı Masalı

Ormanın kıyısındaki küçük bir köyde, minicik bir fare yaşarmış. Adı Mimi’ymiş. Mimi’nin en sevdiği şey müzikmiş. Her sabah güne melodilerle başlar, akşam olunca da tencerelere vurarak kendi ritmini çıkarırmış. Fakat Mimi’nin bu müzik sevdasına kimse pek kulak asmazmış. Diğer hayvanlar onu biraz fazla hayalperest bulurmuş.

Köyün ortasında, sonbaharda rengârenk olan bir bal kabağı tarlası varmış. Bu tarlada her yıl sadece bir gece, bal kabakları dans edermiş! Efsaneye göre, sadece kalbinde müzik olan birisi bu dansı görebilirmiş. Ancak köydeki kimse yıllardır böyle bir olaya tanık olmamış. Çoğu bu hikâyeyi sadece bir masal zannedermiş.

Mimi, bu efsaneyi ilk kez duyduğunda gözleri parlamış. “Demek müzikle bir şeyler mümkün! Belki bu yıl o bal kabaklarını dans ederken görebilirim!” demiş kendi kendine. O günden sonra gündüzleri ormanda müzik dinlemiş, geceleri ay ışığında kendi bestelerini çalmış.

Sonunda o özel gece gelmiş. Sonbaharın son dolunay gecesi. Mimi, battaniyesini sırtına alıp sessizce tarlaya gitmiş. Kimseye haber vermemiş çünkü herkes onunla dalga geçerdi. Tarlanın ortasına oturmuş, gözlerini kapamış ve tencereden yaptığı küçük davuluyla usulca ritim tutmaya başlamış.

İlk başta hiçbir şey olmamış. Yalnızca rüzgârın sesi duyuluyormuş. Ama sonra… toprağın içinden hafif bir kıpırtı hissedilmiş. Bir bal kabağının üst kısmı hafifçe oynamış. Ardından başka bir tanesi… Sonra bir diğeri…

Gözlerini açtığında Mimi şaşkınlıktan küçük bir çığlık atmış. Bal kabakları gerçekten dans ediyordu! Kimi dönerken parlıyordu, kimi zıplıyor gibi hareket ediyordu. Her birinin hareketi Mimi’nin çaldığı ritme uyuyordu. Sanki tarlanın tamamı onun müziğiyle canlanmıştı.

Mimi heyecandan durmamış. Ritim değiştirince kabakların dansı da değişmiş. Hızlanınca kabaklar da coşmuş, yavaşlayınca kabaklar zarifçe süzülmeye başlamış. O an Mimi anlamış: Bu onun en büyük hayaliymiş ve müzik onun sihriymiş.

Ertesi sabah, Mimi heyecanla köydeki hayvanlara bu mucizevi geceyi anlatmış. Başta kimse inanmamış. Ama tarlada kabakların izleri, ezilen yapraklar ve toprakta kalan ayakçıklar Mimi’yi doğrulamış.

O günden sonra köydeki herkes Mimi’ye başka gözle bakmaya başlamış. Müzik artık sadece ses değilmiş, bir dil, bir bağ, bir büyüymüş. Her yıl o özel gece geldiğinde herkes tarlada Mimi’nin çaldığı müziği dinlemek için toplanırmış. Bal kabaklarının dansı artık bir köy geleneği olmuş.

Ve Mimi, küçük bir fare olmasına rağmen, koca bir ormana müziğin büyüsünü getirmiş.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir