Cesur Yarasa Nino’nun Masalı

Bir varmış bir yokmuş, evvel zaman içinde kalbur saman içinde, uzak bir diyarda, bulutların üzerine kadar uzanan Gökyüzü Kulesi adında büyüleyici bir şehir varmış. Bu şehirde rengarenk kuşlar, gece uçuşunu seven baykuşlar ve minik yarasalar hep birlikte yaşarmış. En küçük ve en meraklı yarasa ise Nino’ymuş. Nino, arkadaşları gibi geceleri uçmayı pek sevmezmiş. Çünkü onun en büyük korkusu karanlıkmış. Geceler bastığında gökyüzü simsiyah olur, yıldızlar parlar ama Nino’nun yüreği korkuyla dolarmış. Güneş batarken hep annesinin kanadının altına saklanır, “Karanlık çok ürkütücü… hiçbir şey görünmüyor…” dermiş. Arkadaşları gece uçarken o, evin mağarasına çekilir ve yukarıdan gelen sesleri dinlemekle yetinirmiş.
Baykuş Tori ona hep şöyle dermiş: “Gerçek cesaret, Nino, hiç korkmamak değildir. Korkmana rağmen kanat çırpmaktır.” Ama Nino, bunu anlamakta zorlanırmış. Ta ki bir gün, her şeyi değiştiren olay olana kadar…

Bir akşamüstü, güneş batmaya yakınken, Nino’nun en yakın arkadaşı küçük serçe Pino, yüksek kulelerin arasına oynamaya gitmiş. Ama hava kararmaya başladığında rüzgar birden kuvvetlenmiş ve Pino’yu kulelerin ötesindeki eski çan kulesine sürüklemiş. Pino orada, dar bir aralığa sıkışıp kalmış! Herkes paniğe kapılmış. “Gece oldu! Oraya şimdi kimse gidemez,” diye ötüşmüş kuşlar. “Çan kulesi tehlikelidir, hele gece…” diye mırıldanmış baykuşlar. Nino’nun kalbi hızla çarpmaya başlamış. “Pino orada, yalnız ve korkmuş olabilir…” diye düşünmüş. Korkusu hemen kulağına fısıldamış: “Gitme Nino, karanlık çok tehlikeli!” Ama dostunun sesi hayalinde yankılanmış: “Ne olur yardım et, Nino!” Nino gözlerini sıkıca kapatmış, derin bir nefes almış ve “Korkuyorum… ama onu orada bırakmam!” diyerek kanatlarını açmış. Gece gökyüzü simsiyah olmuştu. Nino’nun kalbi her çırpışta daha hızlı atıyordu. “Hiçbir şey görünmüyor… Düşebilirim…” diye düşünmüş. Ama her düşüncesine karşı yeni bir sözle cevap vermiş: “Pino için gidiyorum. Cesur olmalıyım.” Yüksek kuleleri geçip, eski çan kulesine vardığında, her gölge ona dev bir yaratık gibi görünmüş. “O da ne?!” diye ürpermiş ama yaklaşınca bunun sadece rüzgarla sallanan bir bayrak olduğunu fark etmiş. “Demek ki karanlıkta bazı şeyler gerçekte olduklarından çok daha korkunç görünüyor,” demiş kendi kendine. Sonunda, küçük bir ses duymuş: “Nino! Buradayım!” Pino dar bir taş aralığına sıkışmıştı. Nino dikkatlice yaklaşıp kanatlarıyla taşı ittirmiş. Uzun bir uğraştan sonra, Pino özgür kalmış! “Sen… karanlığa rağmen geldin mi?” diye sormuş Pino şaşkınlıkla. “Evet,” demiş Nino gülerek. “Korkum gitmedi ama artık onun beni durdurmasına izin vermeyeceğim.” İki dost birlikte geri dönerken gökyüzü yıldızlarla dolmuştu. Nino yukarı bakmış ve gülümsemiş. Artık karanlık ona korkunç gelmiyordu. Tam tersine, yıldızların ışığında bir macera alanı gibiydi.

O günden sonra Nino, geceleri en yükseklere uçan yarasa olmuş. Artık kimseye “karanlıktan korkarım” demiyor, aksine herkesin kulağına fısıldıyormuş: “Cesaret, korkunun yokluğu değil, ona rağmen kanat çırpmaktır.”

Yazar: Duru N.
Kaynak: https://www.uykumasallari.com.tr/

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir