Bir zamanlar yeşillikler içindeki büyük bir krallıkta güzelliğiyle tanınan bir prenses yaşarmış. Gözleri gökyüzü kadar mavi, saçları altın gibi parlakmış. Sarayın en güzel yerinde oturur, günlerini şarkılar söyleyip bahçede oyun oynayarak geçirirmiş. Ama en çok sevdiği şey, altın topuyla oynamakmış.
Bir yaz günü güneş parlarken prenses yine bahçedeki gölete gitmiş. Altın topunu gökyüzüne doğru fırlatıp yakalamayı çok severmiş. Fakat bu kez topu biraz fazla yukarı fırlatmış ve “pıt” diye gölete düşmüş. Top suyun içinde kaybolmuş.
Prenses üzülmüş, gözlerinden yaşlar süzülmeye başlamış. Tam o sırada suyun içinden yeşil bir kurbağa başını çıkarmış.
“Niye ağlıyorsun prenses?” diye sormuş.
“Altın topum suya düştü,” demiş prenses hıçkırarak.
Kurbağa biraz düşünmüş, sonra demiş ki:
“Eğer topunu çıkarırsam bana söz ver, dostum olacaksın. Beni sofranda oturtacak, benimle konuşacak, hatta beni sarayında misafir edeceksin.”
Prenses o kadar üzgünmüş ki fazla düşünmeden “Tamam, ne istersen!” demiş.
Kurbağa suya dalmış, kısa bir süre sonra ağzında altın topuyla geri dönmüş. Prenses sevinçle topu almış, ama kurbağaya dönüp bakmadan koşarak saraya gitmiş.
Akşam olduğunda sarayda kocaman bir sofra kurulmuş. Kralla prenses birlikte yemek yiyorlarmış ki kapıdan “Vırak! Vırak!” diye bir ses gelmiş.
Prenses donakalmış. Hizmetçi kapıyı açınca küçük kurbağa içeri girmiş.
“Prenses söz vermişti,” demiş kurbağa, “benim dostum olacaktı.”
Kral şaşırmış, “Söz mü verdin gerçekten kızım?” diye sormuş.
Prenses utana sıkıla başını sallamış.
Kral, “O zaman sözünü tutmalısın. Gerçek bir prenses, verdiği sözden dönmez,” demiş.
Prenses istemese de kurbağayı sofraya oturtmuş. Kurbağa küçük tabağından lokmalar almış, tatlı tatlı sohbet etmiş.
Gece olunca kurbağa, “Bugün seninle aynı odada uyuyabilir miyim?” demiş.
Prensesin içi kıpır kıpır olmuş. “Bir kurbağayla mı? Asla!” diye düşünmüş ama babasının sözünü de çiğneyememiş.
O gece kurbağayı odasına götürmüş. Kurbağa yatağın kenarına zıplamış, “Beni yastığının yanına koy,” demiş.
Prenses sinirlenmiş. “Yeter artık!” deyip kurbağayı hafifçe kenara itmiş. O anda bir ışık parlamış!
Kurbağa yok olmuş, yerinde yakışıklı bir prens belirmiş.
Prenses şaşkınlıkla geri çekilmiş.
Prens gülümsemiş: “Kötü bir büyü altındaydım. Sadece iyi kalpli birinin verdiği sözü tutması beni bu lanetten kurtarabilirdi. Sen sözünü tuttun, teşekkür ederim.”
O gece sarayda büyük bir kutlama yapılmış. Prens ve prenses dost olmuşlar, krallık uzun süre onların hikayesini konuşmuş. Prenses o günden sonra kimseyi dış görünüşüne göre yargılamamış.

